Ekolojik Kırıma Hayır! – KESK

Tehlikeyle karşılaşan canlılar sırasıyla 3 farklı şekilde davranır; donakalmak, kaçmak ve savaşmak. Canlılar eğer tehlike karşısında güçsüzse öncelikle donakalıp küçülmeyi, bu işe yaramazsa kaçmayı tercih eder. Buna karşın kaçarak veya donarak tehlikeden uzaklaşmanın mümkün olmadığı durumlarda (ki bir tür seçeneksizlik halidir) veya tehlikenin alt edilebileceği durumlarda savaşmak kaçınılmazdır. Durum böyleyken küresel ekolojik kriz sorunsalı karşısında insanlık asırlardır donakalmayı tercih etmiştir. Fakat krizin ulaştığı boyut artık donakalmak ve kaçmak gibi seçenekleri ortadan kaldırmıştır. Ekolojik kriz; organik toplumdan, hiyerarşik sisteme geçişle yani toplumsal alt-üst oluşla birlikte ortaya çıkan bir sorundur.

Bu yönüyle, ekolojik krizin özünde bir toplumsal kriz olduğu anlaşılmaktadır. Ekolojik kriz, doğal toplumdan hiyerarşik tahakküm sistemine geçişle birlikte, küresel olmaktan ziyade yerel olarak başlamıştır. Toplumda, etik ilkelerde ve politik sistemde meydana gelen bozulma artıkça söz konusu kriz daha da derinleşmiştir. Ekolojik krizin çığ gibi büyüyerek küresel hale gelmesinde birçok faktör etkilidir.

Ekolojik kriz bugün artık küresel bir sorundur. Söz konusu kriz adeta bir kanser gibi doğal yaşam alanlarından, sulak alanlara, hayvan ve bitki ekosistemine kadar geniş bir yelpazede biyosferin bedenine yayılmaya devam etmektedir. Ekolojik krizin tüm canlı çeşitliliği için olası bir yok oluş anlamına geldiğini söylemek mümkün olup artık kaçacak yer kalmamıştır.

Ekolojik krizin asıl sebebi kapitalist  sistemdir.  Kapitalizmin özü ise şiddettir. Şiddet ister kendi aralarında ilan ettikleri barış zamanında olsun, isterse fiili cephe savaşlarında olsun eksik olmaz. Savaşlarsa insan dahil olmak üzere doğa üzerindeki tüm canlıları öldürür. Kapitalizmin varlığı çevrenin yaşamasının önündeki en büyük engeldir. Ekolojik krizler reformlarla çözülemez!

İnsanı sınırsızca sömüren burjuvazi, doğayı da dizginsiz sömürmekteyken, meselenin çözümünü kapitalizme karşı mücadelede değil de, burjuva hükümetlerin çevre politikasını iyileştirmesinde aramak beyhudedir. Kapitalizm doğayı değil karı düşünür.

  1. Konfederasyonumuz Yaşamı ekoloji perspektifi ile inşa etmeyi temel alır ve “sermayenin doğa üzerindeki egemenliği”ne son vermeyi amaçlar. “Doğa Hakkı”nın “insan hakkı”ndan üstün olduğunu kabul Doğadaki bütün varlıklar birbirlerine üstünlük kuramayacak şekilde  uyum  içinde  yaşayabilecek bir düzene sahiptir. Doğa ile insan arasındaki bu ilişkiye dair FARKINDALIK, doğa tahribatına sebep olan yıkıcı ve sömürgeci sistemin gelişmesine ve sürdürülmesine engel olacaktır.
  2. Bu doğrultuda Konfederasyonumuz, ekolojik bakış açısını yaşamın her alanında temel alır. Halklar/sınıflar/cinsler/ bireyler üzerindeki egemenlik biçimleri ile doğa üzerindeki egemenlik biçimleri arasında bağıntılılığa vurgu yaparak ekolojik düşünmeye, ekoloji temelinde politika üretmeye çalışır.
  3. Konfederasyonumuz, bilgi üretim ve paylaşım sürecinde doğaya ve doğal yaşama saygının bir etik ilke olduğunu kabul eder. Bilim insanlarının, siyasetçilerin, araştırmacıların, demokratik kitle örgütlerinin, toplumun, parlamentonun ve akademinin ekosisteme karşı sorumlu olduğunu düşünür.
  4. Konfederasyonumuz, doğayla mücadele eden ve tahrip eden değil, doğayla bütünleşen ve beraber yaşamı esas alan bir noktadan yaklaşır.

“İnsan türü, insan olmayan canlılarla ve cansız varlıklarla onları domine eden ve tüketen bir tür olarak değil de destekleyen bir tür olarak ilişki kurmalı ve insanlar birbirleriyle ve doğayla daha zenginleştirici, canlandırıcı ve iyileşme odaklı bir işbirliği içinde olmalıdır.“

  1. Buradaki amaç; ahlaki eşitliği, hayvanları (bütün canlıları) da kapsayacak bir şekilde genişletmek ve onları insanlaştırmak değil, doğadaki mevcut eşitliği kabul ederek, insanın insan olmayanla ilişkisinin bu minvalde yeniden yapılandırılmasıdır.
  2. Demokrasi, yerel özerklik, küçük ölçekli toplumlar, hiyerarşik olmayan toplum ve karşılıklı yardımlaşma ekolojik ideolojinin temel dayanaklarını oluşturmaktadır. Rekabetçi piyasa ekonomisi, dünyada ne kadar insan yaşarsa yaşasın doğadaki sömürgeciliği arttıran ekonomik ve toplumsal bir düzene Bu nedenle ekolojik sorunlar, toplumun hiyerarşik yapısının değiştirilmesi, üretimin gerçek ihtiyaçları karşılaması ve sermayenin neden olduğu sürekli büyümenin durdurulması ile çözülebilir.
  1. Ekolojik bir toplumda doğa ve insan, makinaların uzantısı değildir. Teknolojik aletler, çevre dostu olacak şekilde yeniden düzenlenerek ve yenilenebilir doğa dostu yerel enerji kaynakları kullanılarak kirlilik yaratılmaktan kaçınılması gerekmektedir. Böylelikle doğa ve toplum yararına adımlar atılarak teknolojinin kötü kullanımı
  2. Doğadaki özgürlük alanının sadece insana ait olmadığını; doğadaki her türün çeşitlilik ve özgürlük eğiliminin olduğunu kabul Evrendeki her şey varoluşun parçasıdır, insan da bu varoluşun bir parçası olarak hareket etmelidir. İnsanın doğadaki en üstün tür olduğu fikri ekolojik yıkımlara ve doğa sömürüsüne neden olmaktadır.
  3. Konfederasyonumuz, ekoloji perspektifi ile ekosistemleri; dereleri, yer altı akışlarını (akiferleri), ormanları, toprağı, tarım alanlarını, kıyıları, kültürel yapıları, yaşamı ve yaşam alanlarını sermayenin saldırılarından, savaşlardan korumayı, doğal varlıkları, kültürel yapıları metalaştırmayan ekoloji temelli toplumsal perspektifi savunur. Yerel ve küresel barışın gerçekleşmesi, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların ortadan kaldırılması için mücadele etmeyi ilke
  4. Aldous Huxley’in “ Başka gezegenlerde de hayat var mı diye merak ederiz, sanki bu gezegende yaşamayı becerebilmişiz gibi “ notunu düştüğü sürdürülemez kapitalizmin bugününde; savaş ve güvenlik gerekçesiyle ekolojik dengeyi bozacak faaliyetler, canlı ve ekosistem katliamı, ormanların kesilmesi ve orman köylüsünün ve kırsal alanda üretim yapan yerel halkın göç ettirilmesi kabul
  5. Neoliberal politikalar, kentlerde yaşayan katılımcı, aktif yurttaşı giderek eylemsizleştirmiş, düşünsel becerilerini azaltmış, umursamazlığı artırmış, bütün etkinliğini tüketim, moda, dış görünüş ve kariyer gibi alanlara yönlendirmiştir.

Buna karşın; insanlık ile doğa arasında katılımcı, hiyerarşik olmayan yeni bir ilişki kurarak, kentin yeni bir etik birliktelik, katılımcı ve ekolojik bir karar sistemi ile yurttaşlık kültürünün oluşması için yeni bir politik hat belirlenmelidir.

  1. Emekçilerin; kapitalizmin krizine karşı yanıtları, en az kriz kadar derin ve radikal olmalıdır. Emek ile ekoloji arasındaki ortaklığın inşası alanında salt “ekonomizm” yeterli değildir. Çünkü toplumsal adalet ya da emekçilerin kurtuluşu,  iş  değişikliği ile değil, işin, sermaye için değişim değerleri üreten bir süreç değil, kendisi ve başka canlılar için kullanım değerleri yaratan bir eylem içinde olması ile mümkündür. Yani “emek-sermaye çelişkisi”nin, kapitalizmin emekçiler lehine aşılması için mücadele
  2. Konfederasyonumuz, klasik sendikal anlayışın bel kemiği olan bürokratik ve hiyerarşik dikey modele karşı ekolojiyi içselleştiren yatay örgütlülüğü esas alan bir yaklaşımı ilke Karar alma süreçlerinde meclis tarzı örgütlenmeyi ve doğrudan demokrasiyi hedefler.
  3. Doğal toplum süreçlerinde, insan soyunun kendini var ediş şekli olan toplumsallığın kaynağında yine emek vardır. Emek hem gönüllü hem de Yaşamın güçlükleri karşısında insan; hayatı, kendini ve toplumunu koruyabilmek için çabalamış, yaratmış ve yarattığını kendinin olarak görmemiş, yaratanın toplum olduğu düşüncesinden hareketle üretilen de tüm toplumun olmuştur. Çünkü doğal toplumun üzerinde yükseldiği 5 temel ilke vardır:
  1. İnsanın ekosistemin bir parçası olduğunu, tüm canlıların ve cansızların bir arada ekosistemi oluşturduğunu ve koruması gerektiği perspektifi ile; tüm canlıların yaşama ve var olma hakkına saygı duymayı, yaşamsaldöngülerini ve süreçlerini insan tarafından bozulmadan devam ettirme ve biyolojik kapasitesini yeniden oluşturma hakkına, kendi kimliğini ve bütünlüğünü ayrı, özgün ve birbiriyle ilişkili varlıklar olarak sürdürme hakkına, yaşamı için su ve temiz hava hakkına, birlikte sağlıklı olma hakkına ve insanların işkence veya kötü muameleden, şiddetten muaf olma hakkına sahip olduğunu kabul
  2. Konfederasyonumuz, toprak tahribatının yaşamın sonu olacağı bilinciyle endüstriyel tarımı, GDO’lu tohumları ve bunların üretimini reddeder. Toprak ekosisteminin korunmasını esas alır. Yerel, geleneksel, analık tohum kullanılmasını sağlar. Yerel tohumları korumak amacıyla tohum ambarları oluşturmak için gerekli önlemleri almayı hedefler. Endüstriyel tarım anlayışının ve onun zorunlu kıldığı zehirli kimyasal kullanımını reddeder, geleneksel tarımı
  3. Meraların, yaylak, kışlak ve doğal yaşam alanlarının ortak kullanımını ve geçimlik hayvancılığı Hayvansal üretimde hayvan refahının sağlanması için gerekli önlemlerin alınmasını savunur.
  4. Barınma ve kentte yaşam hakkının bireylerin ekono- mik güçlerine bırakılma- yacak kadar hayati önem- de olduğunu ve güvence altına alınması gerektiği- ni, kentsel varlıkların ka- musal varlıklar  olduğu- nu kabul Kamusal alanlar üzerindeki her

türlü tasarrufun ancak toplumsal fay- da ölçüsüne göre hayata geçirilmesini savunur.

  1. Kent hayvanlarının yaşam alanlarının daraltılmasına ve hayvanların metalaştırılmasına karşı mücadele yürütür.
  2. Ekolojik yapıyı korumak ve doğal yaşamın sürekliliğini sağla- yabilmek amacıyla kırsal alanda yaşayan toplum kesimlerinin bulundukları yerlerde yaşamlarını sürdürebilmeleri için ekonomik, sosyal ve kamusal anlamda her türlü olanağın ilgili kamu kurumları tarafından sağlanması gerekliliğini
  3. İklim krizi ile ilgili kavramsal değişim yaklaşımları da kapitalizmin sonlandırılması kadar zorunludur. Biyo çeşitlilik kaybı ya da nesil tükenmesi gibi durumlar karşısında ortak bir kırılganlık zemininde bir arada olmalıyız. Soy tükenmesi insan da dahil birçok türü kapsamaktadır. İnsan akıp giden yaşamın yani doğadaki varoluşun bir parçasıdır ve bütün türlerle ortak bir zeminde buluşmadığı taktirde Neandertallerin sonunu getiren şey homosapiyensin de sonunu getirebilir. İnsanı merkeze almayan yaklaşım elbetteki hümanizmin sonunu getirmek değil, insanı doğadaki en üstün tür olarak gören ve her şeyin insan için yaratıldığı anlayışı sonlandırmaktır.

KESK Ekoloji Birimi tarafından hazırlanmıştır.

Yazılarınız için [email protected] e-posta adresine e-posta gönderebilirsiniz